İzlanda'nın jeotermal enerji santrallerinden birinin yakınında, geleceğin gıdalarını üreten yüksek teknoloji bir sera bulunuyor. Vaxa Teknoloji şirketi, burada mikroalgler yetiştiriyor. Bu fütüristik tesiste, pembe-mor ışık altında aydınlatılmış paneller ve silindir sütunlardaki suyun fışkırmasıyla büyüleyici bir manzara oluşturuluyor. Tesiste, insan tüketimi ve balıkçılıkta yem olarak kullanılmak üzere Nannochloropsis mikroalgleri yetiştiriliyor. Ayrıca, mavi-yeşil alg olarak bilinen ve spriluna adı verilen Arthospira bakterisi de üretiliyor. Bu bakteri, besin takviyesi, gıda boyası ve gıda malzemesi olarak kullanılıyor. Vaxa, bu yenilikçi yaklaşımıyla teknoloji ve gıda üretimini bir araya getirerek sürdürülebilir bir geleceğe katkıda bulunmayı hedefliyor.

Jeotermal Enerjiyle Beslenen Sürdürülebilir Üretim

Vaxa tesisinin en önemli özelliği, jeotermal enerjiyle entegre çalışmasıdır. Yakındaki santralden elde edilen enerji, tesisin tüm ihtiyaçlarını karşılıyor. Ayrıca, santral, hasat için soğuk su, ısıtma için sıcak su ve karbon dioksit sağlıyor. Bu sayede, tesisin karbon ayak izi oldukça düşük. Danimarka Teknoloji Enstitüsü'nden yapılan bir araştırmaya göre, Vaxa'nın spriluna üretimi neredeyse negatif bir karbon ayak izine sahip. Bu, tesislerin hem toprak hem de su kullanımında düşük bir ayak izi bıraktığını gösteriyor. 24 saat yenilenebilir enerji kullanımı, düşük karbon ayak izine sahip besinlerin üretimi için ideal bir ortam oluşturuyor. Bu sistemin, yüksek enerji tüketimi gerektiren diğer alanlarda kolayca tekrarlanması mümkün değil. İzlanda'nın düşük etkili enerji kaynaklarına sahip olması, bu tür projeler için önemli bir avantaj sağlıyor. Bu nedenle, teknoloji ve enerji kaynaklarının doğru kombinasyonu, sürdürülebilir gıda üretiminde büyük bir rol oynuyor.

Mikroalglerin Yetiştirilmesi ve İşlenmesi

Tesiste, binlerce mavi ve kırmızı LED ışık, mikroalglerin büyümesini sağlıyor. Su ve besleyici maddeler de veriliyor. Fotosentezin büyük bir bölümünün kırmızı ve mavi ışık dalga boylarında gerçekleştiği bilinir ve bu sistemde sadece gerekli ışıklar veriliyor. Büyüme koşulları sıkı bir şekilde kontrol ediliyor ve makine öğrenmesiyle optimize ediliyor. Ürünün %7'si günlük olarak hasat ediliyor ve hızla yerini yeni büyüyen mikroalgler alıyor. Vaxa'nın tesisi yılda 159 tona kadar alg üretebiliyor ve genişlemesi planlanıyor. Bu yüksek verimlilik, Brezilya'da soya üretimine göre çok daha fazla protein elde edilmesini sağlıyor. Afrika ve Orta Amerika'da yüzyıllardır tüketilen mikroalgler, artık küresel gıda güvensizliğiyle mücadelede önemli bir rol oynayabilir. Reykjavik'te üretilen mikroalgler, protein, karbonhidrat, omega-3 yağ asitleri ve B12 vitamini açısından zengin. Tesis, sürdürülebilir gıda üretiminde önemli bir örnek teşkil ediyor.

Mikroalglerin Geleceği ve Uygulamaları

Mikroalglerin potansiyeli, sadece gıda sektörüyle sınırlı değil. Kozmetik, ilaç ve biyoyakıt sektörlerinde de kullanılıyor. Hatta, uzayda yetiştirilme olasılığı üzerinde araştırmalar yapılıyor. Avrupa Uzay Ajansı, Uluslararası Uzay İstasyonu'nda mikroalg yetiştirmeyi deniyor. Ancak, mikroalglerin yaygınlaşması için bazı zorluklar mevcut. Tadı ve dokusu konusunda iyileştirmeler yapılması gerekiyor. Ayrıca, Kopenhag Üniversitesi'nden bilim insanları, yeşil mikroalglerin hücre duvarının sert olduğunu ve sindirimin zor olabileceğini belirtiyor. Bu nedenle, mikroalglerin makarna ve ekmek gibi taşıyıcı ürünlere eklenmesi daha uygun olabilir. Danimarka'daki Algiecel şirketi, seyyar foto-biyoreaktörler geliştiriyor. Bu modüller, gıda ve yem üretimi yaparken, aynı zamanda CO2 hapsetme için karbon üreten sektörlerle bağlantılandırılabilir. Sporcular için besin takviyesi olarak kullanımı da yaygınlaşıyor. Mikroalglerin gelecekte gıda güvenliğini sağlamada önemli bir rol oynaması bekleniyor.